7 Aralık 2021 Salı

JOKER


          Vizelerimin bitmesiyle birlikte kendimi şımartmak amacıyla dizi/film izlemeye yoğun bir şekilde tekrar başladım diyebilirim. Açılışı da Joker filmiyle yaptım. Aslında bunda Netflix' e yeni gelmesi de etkili oldu. Bu zamana kadar nasıl izlemedin diyenler için şunu söyleyebilirim ki ne zaman bir şey aşırı popülerleşmeye başlasa bütün ilgim o şeyden uzaklaşmaya başlıyor. Bu filminde ilk çıktığı zaman bütün internet mecrasının bitki örtüsü olduğu için içten içe ne kadar merak etsem de izleyemedim. Bu durum kesinlikle benim kontrolüm dışında gelişen bir şey. Sanırım sürekli göz önünde olduğu için içimdeki merakın büyük oranda törpülenmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bir şey sürekli göz önünde olursa o şeye karşı algınızı yitirirsiniz. Artık beyniniz o şeyi göz ardı etmeye başlar. Bu filmde benim için böyleydi.


Film hakkında söylenebilecek şey bu kadar abartılmasına gerek var mıydı acaba? Tamam oyunculuk harika, filmin akışı hızlı, fazla olay olmasa da sıkmadan izletiyor ama yine de bir şeyler eksik gibi. Joaquin PHOENİX gibi başarılı bir oyuncunun (adam bu filmde en iyi erkek oyuncu oscarı ödülünü almış) bütün bir filmi sırtlanması olağanüstü bir şey. Zaten filmde genel anlamda Joker karakterine odaklandığı için fazla oyuncu görmüyoruz. Gördüğümüz oyuncular da (Robert De NİRO, Brett CULLEN ve daha fazlası) gerçek anlamda sinema sektöründeki adı sayılı kişilerden oluşuyor. Başrolümüzün psikolojik rahatsızlıklarıyla birlikte çocukken yaşadığı bazı olumsuz durumlar sebebiyle nörolojik hastalıklardan muzdarip (spoiler vermek istemiyorum),  toplum tarafından ötekileştirilmiş bir birey, hasta annesiyle birlikte kendi hayal dünyasında yaşayan bu adam aynı zamanda palyaçoluk yaparak hayatını idame ediyor. 



Joker karakterine psikolojik açıdan bakarsak çocukluk döneminde maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddet onun mental ve fiziksel açıdan güçsüz düşmesine sebep olmuş. Yaşadığı şiddet büyük bir ihtimalle kafatasındaki prefrontal kortekse (duyguların düzenlenmesi, tepkilerin kontrolü, empati, sezgiler, sosyal beceriler gibi önemli yetilerin kontrolünü sağlayan beynin bir bölümü) aldığı bir darbeye bağlı olarak gülmesini durduramıyor hatta atakları o kadar şiddetli oluyor kahkaha atarken birden ağlamaya başlıyor. belli bir yerden sonra da kahkahaları onu rahatsız etmeye ve boğuluyormuş gibi bir hisse kapılmasına sebep oluyor.

Bildiğimiz Joker karakterine yavaş yavaş dönüşmesi; sosyal hizmetlerdeki bütçe kesintisi yüzünden aldığı psikolojik desteğinin kesilmesiyle ve ilaçlarına ulaşamamasıyla başlıyor. Artur FLECK hayal dünyası ve gerçek hayatı birbirine karıştırmaya başlıyor. Özellikle yan komşusunun kendisiyle ilişki içerinde olmasının tamamıyla kendi hayal gücünün ürünü olması izleyici bir miktar şaşırtıyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Vicdanın Ölümü