24 Nisan 2025 Perşembe

NPC'ler Dünyasında Yaşamaya Çalışan Masum Köylü


Bugün hava ne kadar sıcaksa ben de o kadar sıkıcıyım. Normalde kendime sıkıcı falan demem ama bugün kendimi öyle hissediyorum. Zaten sürekli de iyi hissetmek zorunda değilim. Yetişkin hayatı bir süredir beni zorluyor. Bağımsızlık, çalışmak falan iyi ama sorumluluklarım çok değişti. Belki yavaş bir değişim olsaydı bu kadar yadırgamazdım ama her şey bir anda gelişince insan bir bocalıyor ne yapacağını. Tam alıştım derken dışarıdan birisi geliyor bütün düzenin üzerinde hak sahibiymiş gibi tavırlar sergiliyor. İnsan bir 'Hayırdır, noluyo?' da diyemiyor. Öyle saf saf izleye kalıyorsun. Çevrende de bir sürü herbokolog (bu sıralar favori uydurma kelimemdir), sana kalkıp iş öğretmeye, neyin nasıl olması gerektiği hakkında nasihat ediyor. E şimdi napacağız bunları? 

Haluk Levent'in çok sevdiğim bir şarkısı var: Kral Çıplak. Günümüzle alakalı, hatta her dönemle alakalı müthiş tespitler içeren bir şarkı. Ben şu an kaba tabirle 'herbokolog' dediğim şeye o 'kral' demiş. Ben galiba çok dolu olduğum için onun kadar kibar yaklaşamadım olaya. Herkes elinden geldiğince içini dökmeye çalışıyor sonuçta. Dedik ya 'herbokolog' tayfa her şeyi biliyor; ama ne hikmetse bir baksa hiçbir işten anlayamayan andaval sürüsü.

Günümüz gençlerinin kullandığı bir kelime var 'NPC' açılımı 'non-player character' yani Türkçe olarak 'oyuncu olmayan karakter'. Bu tip insanlar hiçbir işe yaramaz sadece göz önünde durur. Bazı işletmeler içerisi kalabalık görünsün diye bazen çalışan kiralar. Tek yapmaları gereken şey ortamın dolu gözükmesini sağlamaktır yani tek faydası budur. İşte bizim çevremizde de böyle bir sürü karakter bulunuyor. Hiçbir işe yaramazlar, ortalıkta durur kalabalık oluştururlar, bizi sadece sinir edip strese sokarlar. Onların hayatlarında neler olup bittiğini bile düşünmeyiz bizim için o kadar önemsiz ve gereksizdirler. Onları görmeyi bıraktığımız anda bizim hayatlarımızdan da bir anda silinip giderler.

Yani bu yazdıklarımızdan çıkaracağımız ders; ne yaparsanız yapın etrafınızda sinirinizi bozacak bir sürü NPC karakter olacaktır. Önemli olan bu saçmalıklardan kendinizi mental olarak nasıl korumanız gerektiğini bilmenizdir. Benim naçizane fikrim; onları görmeyin. Tamam sanki çok kolaymış gibi dedim ama sistematik şekilde kendinizi bu konuda duyarsızlaştırmaya başladığınızda belli bir noktadan sonra o kişiler sizin için sadece görüntü kirliliğinden öteye gitmeyecek. Hatta bazılarınız bunu o kadar iyi yapacak ki öyle insanların varlığından bile haberdar olamayacaksınız.

Başka bir tavsiyem de onlarla muhatap olmak zorunda olanlar için; sadece işiniz olduğu zaman iletişime geçin. İşiniz bittikten sonra ya da herhangi bir şekilde karşılaştığınızda günlük diyaloglara asla girmeyin. Bu durum karşınızdaki kişinin ne söylese de dinleyeceğini düşünmesine ve kendini değerli görüp tatmin etmesine sebep olacaktır. Onlara bu haddi vermeyin. 

Bu dediklerimi hadsizlik olarak gören olursa da bırakın hadsiz olayım. En azından kendi düşüncelerimi 'saygı' çerçevesinde sunabilen bir hadsiz olmuş olurum.

17 Nisan 2025 Perşembe

Eskinin Hüznü Yeninin Karmaşıklığı


Herkese soğuk ve karlı bir kış gününden merhaba. Uzun zamandır beklediğim bu kardan sonra eskisi gibi hissedememenin burukluğunu yaşıyorum. Çok eski değil tam bir sene önceye gittiğimizde bile kar yağarken çok daha farklı duygular yaşıyordum. Bu sene ise her ne kadar çok kar yağmasını beklesem bile bana eskisi kadar büyülü gelmiyor. Asla istediğim bir şey değil bunu hissetmek. Ben de diğer insanlar gibi kar yağdığında kocaman gülümseyerek havaya bakmak istiyorum. Bu kadar kısa bir dönemde ne oldu da bu kadar değiştim. Geçen sene daha çok mu mutluydum? Daha iyi bir hayat mı yaşıyordum? Bu sorulara asla cevap veremiyorum şu anda. Bir aralar bu sorulara direkt cevap bulabiliyordum ama şimdi kafamdaki uçuşan düşüncelerden, yapmam gereken işlerden, yetiştirilmesi gereken görevlerden dolayı kendi duygularımı göremez oldum. Halbuki öncesinde bu konularda ne kadar da keskindim. Öğrencilik hayatımda yaşadığım yoğunlukla; yetişkin hayatımdaki yorgunluğun bu kadar farklı sonuçlar doğurması ne tuhaf. 

Bunları yazarken bile aşırı derece yorgun, bitmiş ve tükenmiş hissediyorum. Aslında işi bırakıp kafamı dinleyebilirim. İş bulmak artık gözümü korkutmuyor. Ama sürekli kendimi durdurmaya ve bu durumun geçici olduğuna kendimi ikna etmeye çabalıyorum. 

Bazen saçma konular üzerinden inat ya da hırs yapabiliyorum. İşim de bu konulardan birisi. Kendime bir süre bu konuda izin vereceğim. Nereye kadar götürebilirsem götüreceğim. 

Bu gün yine depresifliğim üstümde. Artık yazı yazarken arada o kadar zaman oluyor ki. Her yazdığım paragraf başka bir döneme denk geldiği için duygularım çatışıyor. Bir yazımın başına oturup tamamını yazıp bırakamıyorum. Hep bir şeyler engelliyor. Bu yazıya 2 hafta önce başlamıştım. Yani en karlı ve soğuk havalarda.  Şimdi ise havalar o güne nazaran çok daha sıcak ve karsız. 

Yazmaya karar verdiğim ilk anda başlığı 'Hüzünlü Bir Kış Günü' olarak belirlemiştim ama şimdi bambaşka duygular ve bambaşka atmosferde olduğum için bu başlık yazıya çok uymayabilir diye düşündüm. Şimdiki isim aslında tam da beni yansıtıyor olabilir. Bir aralar sadece hüzünlü hissederken şimdi bütün duygular birbirine karışmış gibi. 

Yazdığım her paragraf bambaşka günlerin düşüncelerinden oluşuyor. Benim için de tuhaf bir deneme oldu bu açıdan. Normalde yazdığım yazının üzerinden çok fazla zaman geçtiğinde komple silerdim. Şimdi bayağı zorlanarak devam etsem de bir şekilde ilerliyorum. 

Bu paragrafı son olarak yazıyorum. Bu yazının sonu. Son dönemde bir sürü farkındalık kazandım. Tam daha ne öğrenebilirim derken önüme çok daha baş edilmesi tuhaf durum çıkıyor. İnsanlar olarak bazı konulara çok kafa yoruyoruz. Sürekli birbirleri arkasından konuşan, bir şeyler kapmaya çalışanlar insanlarla iç içeyiz ve bu nereye gidersek gidelim bizim peşimizden geliyor. Her yerin bu kadar aynı olması; farklı olması kadar korkutucu. Belli bir yaştan sonra insanla ilgili şeylerle arasına mesafe koyanları şu an çok daha iyi anlıyorum. Çünkü böylesi çok daha huzurlu. Bu noktaya erişmek herkesin harcı değilmiş mesela bunu da anladım. 

Vicdanın Ölümü