19 Ağustos 2024 Pazartesi

Chilling Adventures of Sabrina

 Bu diziyi hala bitirmedim ama genel olarak diziler hakkında spoiler vermediğim için rahat rahat yazabilirim. Bu diziye çok yakın bir arkadaşımın sonsuz ısrarları sonucunda izledim desem birazcık yalan olabilir. Çünkü kendisini izlemeyerek bezdirdiğim için en sonunda benden ümidini kesmişti. İşte ben de tam bu anda dedim ki 'artık onun tavsiyelerini izleyebilirim.' İlk tavsiyesi olarak aslında Çalıkuşu dizisine başladım ve gerçekten severek izliyorum diyebilirim. Türk dizisi olmasına rağmen izlediğim ilk uzun soluklu dizi diyebilirim. Tabi ki yine bazı sahneleri o kadar gereksiz yere yazılmış ki diziyi genel olarak 2x hızında izliyorum. 

Asıl dizimize gelirsek kendisi fantastik olmasına rağmen son zamanlarda gerçekten eğlendiğim dizilerden. Ergenken çoğu liseli gibi fantastik gençlik dizilerine bayılıyordum. Büyük bir ihtimalle dönemin bütün dizi filmlerini de izlemişimdir. Hatta daha fazla ileri giderek fantastik türünde bir sürü kitap okumaya başlamıştım ki hala kitaplığımda bütün seriler duruyor. Son senelerde ise kesinlikle bu kategoriden ciddi anlamda zevk alamamaya başladım. Yani çoğunlukla tahammül edemiyorum çünkü konu fantastik karakterler olunca iyi düşünülmemiş senaryolarda mantık hataları gırla dolu oluyor. Bu dizide de mantık hataları bulunsa da aşırı gözüme batan bir şey olmadı. 

Beni bu dizide asıl sinir eden şey baş karakter olan Sabrina' nın liseden arkadaşları oldu. Özellikle sevgilisi belki de hayatımda beni en çok sinir eden karakterlerde ilk ona girebilir. Bu söylediğim belki size biraz abartı gelebilir ama yine de diziyi izlerken karakterin sahnelerini geçme isteğim aşırı fazlaydı. Diğer arkadaşlarının da tavırları sinir bozucuydu. Hepsine özellikle mi bu özellikler verildi bilmiyorum ama hepsinde aptal bir polyannacılık vardı. Sürekli bir şeylerin güzellemesini yapıp normalleştirme çabası hakimdi ve bence asla Sabrina' ya güvenmiyorlardı. Herhangi bir sorun yaşadıklarında direk Sabrina'yı şuçlayıp işleri düştüğünde de direk ona koşmaları dikkatimi çeken olaylardan birisiydi. 

Dizide gerçekten severek izlediğim karakterlere gelirsek Sabrina'nın halaları başta geliyor diyebilirim. Özellikle Zelda'ya bayılıyorum. Bence dizide diğer karakterlere oranla en düzgün kararları o veriyordu. Tek kusuru evlilik meselesiydi bence. Diğer halasının da cadı olmasına rağmen daha çok insanı özellikler göstermesi hoşuma gitti. Sanki iki halası da Sabrina'nın yarı cadı yarı ölümlü taraflarını temsil ediyor gibi. 

Diziyi zorbalamama rağmen yine de bir şans verilebilecek bir fantastik dizi olarak görüyorum. Çünkü aynı kategorideki diğer dizilere oranla daha fazla tahammül edebildim.

15 Ağustos 2024 Perşembe

Happiness

 Bu sefer Kore yapımı bir mini gerilim dizisiyle karşınızdayım. Kendisi izlerken gerçekten zevk aldığım bir yapımdı. Genel olarak zombi apocalypse konularını çok sever ve önüme düşenlerin hepsini izlemeye çalışırım. Bu diziyi de uzun zamandır listemdeydi. Dizinin yayımlanma zamanı pandemi dönemine geldiği için korona virüsünden bayağı etkilenmiş bir konusu var. Açıkçası ilk defa pandemi dönemine dokundurmalar olan bir diziyi ilk kez izledim diyebilirim. Genelde dizi ya da filmler sanki böyle bir olay hiç yaşanmamış gibi lanse edildiği için çok fazla konuyla alakalı bir olaya rastlamamıştım. Bu dizide ise fazlasıyla pandemi döneminin insanlar üzerindeki etkisini hissedebildim. Özellikle dizideki aşırı temkinli olan karakter bütün dünyanın bir kısmını özetler nitelikteydi. Tabi birazcık obsesif ve paranoyaklık daha fazla ağır bassa da böyle insanlar yok diyemeyeceğim. 


Pandemi dönemi birçok insanın aşırı paronayaklaştığı ve hastalık kapma korkusundan dolayı anksiyetelerinin çoğaldığı bir dönemdi. Özellikle insanların birbirine karşı olan güvensizliği ve tedirginliği hat safhalara ulaşmıştı ki şu an bile bir sürü kişide bu etkiler kalıcı hale geldi. 


Dizide insanların kana susamasına sebep olan bir tür virüsten bahsediliyor. Bir nevi insanlar vampir-zombi arası bir şeye dönüşüyor diyebiliriz. Bu virüsün etkisinde olan insanlar istemeden de olsa insanları öldürse de bir süre sonra normale dönebiliyor. Hastalığın ilk başta bilinmemesinden dolayı sadist dürtülü bir cinayet olduğunu düşünen iki polis dizi boyunca virüsle mücadele edip hayatta kalma savaşı veriyor. 


Diziyi izlerken çoğu zaman apartmandaki ev sahiplerinin verdikleri öncelikler bana aşırı saçma geldi diyebilirim. Ölüm kalım savaşı verirlerken birisinin bina yöneticisi olmak istemesi, diğerinin daha çok para kazanabilmek için müvekkil kovalaması aşırıya kaçılmış gibi hissettirdi. Bunun gibi hatalar hariç gayet güzel bir diziydi özellikle artık klişeleşmiş Kore dizilerindeki o vıcık vıcık sahneler olmadığı için izlemesi daha keyif vericiydi.

10 Ağustos 2024 Cumartesi

Olasılıksız


Herkese merhabalar. Saçma sapan sosyal medya kısıtlamalarından sonra, sürekli düşündüğüm hesaplarımı kapatıp telefona odaklanma süremi kısma planlarımı azıcık da olsa faaliyete geçirebildim. Yanlış anlaşılmasın kesinlikle bu tür özgürlük kısıtlamalarına karşıyım. Ama elimden de pek bir şey gelmiyor. Bunların yanında umarım hepinizin yaz ayları güzel geçiyordur ya da öyle umut etmek istiyorum çünkü benimkinin pek iyi geçtiği söylenemez. 



Yaz ayının ilk zamanları gerçekten mutlu olacağımı düşünmüştüm ama şimdi bakıyorum da çok da mutlu olduğum söylenemez. Planladığım ya da hayal ettiğim birçok şey aslında düşündüğüm gibi olmadığını acı bir şekilde gösterdi bana. Normal zamanlarda olsa umutsuzluğa kapılmamakla alakalı saçma yorumlarda bulunabilirdim ama maalesef onlardan da kalmadı. Yani durum biraz kötü dostlar. 

Kendim oluşturduğum kitap okuma hedefimin de bayağı gerisindeyim. Sürekli kendimde okuma motivasyonu bulmaya çalışıyorum. Bu yazımın asıl konusu olan Olasılıksız kitabı da çok uzun senelerdir yarım kalan ve bir türlü bitirme isteği bulamadığım bir kitaptı. Kitabın sıkıcı olduğundan değil; tam tersine harika bir bilimkurgu ve aksiyon kitabı diyebilirim. Sadece lisede bu kitabı ilk elime aldığım zamanlarda bu tarz bir kitabın bana fazla gelmesinden dolayı oldu. Bir kitabın içinde birden fazla kişinin hikayesinin aynı zamanda anlatılması sanırım o zamanlar çok kafamı karıştırmıştı. Şimdi okuduğumda ise gerçekten şaşkına döndüm diyebilirim. Çünkü kitap aşırı sürükleyici ve harika bir olay örgüsüne sahipti. Hatta filmi olsa soluksuz izleyebilirdim. Yani bu kadar uzun zamandır bekletmem bu kitabın eşsizliğine daha geç ulaşmama sebep oldu. 



Bazı şeyleri bekletmenin güzel olması ve değerini arttırmasının yanında bazen de tam tersine sadece zaman kaybı ve bir boşluk hissini beraberinde getirmesi kaçınılmaz bir durummuş. Hayatınızda bir şeyleri bekletmek düşününce güzel ya da eğlenceli olabilir ama gerçekte pek de öyle değil. Her şey beklemeye gelmiyor maalesef bazen de sizin öne çıkıp bir şeyleri halletmeniz ve bitirmeniz gerekebiliyor. Çünkü hayatınızda yaşadığınız çoğu şeyin telafisi yok bazen kaybetmek daha çok şey kazanmanıza yardımcı olabilir ama bazen de büyük şeylerin asla hayatınızda yer edinemeyeceğini de tecrübe etmenize sebep olabilir.

Bu yazımda aklımdan geçenler sadece kitap yorumu yapmaktı ama biraz yolun dışına çıktım sanırım. Her zaman yolu takip etmemek lazım. Umarım hayatınızda gittiğiniz yolun tek seçenek olmadığını ve bazı şeyleri de bekletmemek gerektiğinin farkına varmanız dileğiyle...

Vicdanın Ölümü