Güzel bir pazar gününden herkese merhaba. Son yazılarımdaki mini dizi serimizden başka bir diziyle karşınızdayım. Midnight Mass. Gerilimi bol merak uyandırıcı bir yapım kendisi. Bu diziyi yılbaşında bir günde bitirmiştim ki uzun zamandır bu kadar kısa zamanda dizi izlememiştim diyebilirim. Tabi bu dizinin aşırı akıcı olması demek değil. Sadece uzun bir aradan sonra kendime ciddi anlamda hiçbir şey yapmama izini verdiğim bir gündü. Genelde bu şeklide tatiller için kendime izin vermem ama dönemin büyük bir stresi vardı üstümde ve bir şekilde kurtulmam gerekiyordu. Şu an bu tarz stres yaşayanlar için pek iyi bir örnek olmadığımı söylemem lazım. Çünkü herkesin stresle baş etme mekanizması farklı işliyor. Yine de halâ stresle baş etme yönteminizi bulamadıysanız keşfetmek amaçlı deneyebilirsiniz.
Konumuza tekrar gelecek olursak; dizimiz sakin, küçük, kendi halinde olan adada geçiyor. Kasaba o kadar sakin ki seneler geçse de hiçbir şey değişmemiş. Seneler önce kasabadan ayrılan genç bir adamın trafik kazasında bir kızı öldürmesi sonucu hapis yatmasıyla başlıyor. Adam hapisten çıktıktan sonra hayatını tekrar düzene oturtmak ya da gerçeklerden kaçmak için ailesinin olduğu kasabadaki eve geri taşınıyor.
Adada her şey olağan şekliyle aynı ilerlerken kiliseye geçici süreliğine bir pederin gelmesi bazı şeylerin değişmesine sebep oluyor. Yeni gelen pederin herkesi tanıyormuş gibi ilgilenmesi çoğu kişiye tuhaf gelse de bir o kadar da normal geliyor.
Bu diziyi keşfetmem Instagram' da bir kesitine denk gelmemle oldu. O sıralar gerilim izleme isteğimin üstüne bayağı iyi gelmişti. Sonrasında diziye başladığımda aslında gördüğüm kesitin dizinin son bölümlerinden olduğunu fark etmem biraz hayal kırıklığına uğramama sebep oldu diyebilirim. Çünkü dizinin tamamıyla fantastik varlıklar üzerinden ilerleyeceğini düşünmüştüm. Yine de dizi her bölümünde merak unsurunu üst seviyelerde tuttu diyebilirim. bölüm bittikten sonra hemen diğer bölümü de izlemem lazım diyerek gittim.
Dizinin içerisindeki en sevdiğim unsurlardan birisi de dini çatışmaların çok daha doğru şekilde ilerlemesi oldu. Kasabanın şerifi Müslümandı ve dizideki koyu Katolik şeklinde nitelendirebileceğimiz pederin yardımcısı olan kadınla olan konuşmalarını izlerken ilk defa Amerikan yapımı bir dizinin Müslümanları terörist değil de kendi hayatını ve dinini yaşamaya çalışan artı olarak da kimseyi dini yüzünden yargılamayan Müslüman bir karaktere yer vermesi beni şaşırtan bir etken oldu.
Bu konuya ayrı bir parantez açacak olursam genelde yabancı yapımlarda özellikle son dönemlerde farklı dini benimseyen karakterlere daha fazla yer vermeye başladı ama bu seferde şöyle bir sıkıntı oluştu: Dindar olan kesimin bu Hristiyan, Müslüman, Yahudi ya da diğer dinler fark etmeksizin sanki kendi güruhu dışında kimsenin düşüncesine saygısı olmayan değişime sonuna kadar kapalıymış gibi lanse edilmesi. Elbette bu konuda farklı düşünenler vardır ki bu gayet normal bir şey fakat benim gördüğüm genel olarak bu şekilde karakterler hep. En iyi ihtimalle dindar ailenin çocuğu; gayet yenilikçi, başkalarının hayatına saygı duyarken ailesi tarafından din üzerinden yargılanması ya da kısıtlanmaya çalışılması üzerine senaryolarla dolu. Bu yüzden bu dizide gayet düzgün bir şekilde dinlerin lanse edilmesi hoşuma giden bir detay oldu.
Bu diziye puanım 7,5/10.