Bu filmi izleyene kadar geyşaların seks işçisi olduğu düşüncesindeydim. Geyşa Japon kültüründe yer alan bir kelime. Kökeni 'gei' den türemektedir. Anlamı sanatçı olan bu kelime aslında geyşaların asıl mesleklerini daha iyi açıklıyor. Geyşalar bir dizi zorlu eğitimden geçip bu unvanı almaya hak kazanırlar. eğiti gören kızlara 'meiko' deniyor. Geyşalar erkekleri müşterileri eğlendirmek için şarkı söyler ve dans ederler ama müşterileriyle aralarında cinsel bir ilişki bulunmaz. Geyşalara benzeyen ve ' oiran' olarak anılan kadınlar ise seks işçisi olarak çalışırlar. Her ne kadar dış görünüşleri geyşalara benzese de onlara oranla daha gösterişli giyinirler.
Filmde iki küçük kız kardeşin babaları tarafından bir geyşa evine satılmasıyla başlıyor. Her ikisi de farklı evlere satıldığı için kardeşler bir süre birbirini göremezler. Küçük olan kardeş bulunduğu evdeki geyşanın ablasının yerini söylemesiyle onu bulur ve birlikte kaçma planı kurarlar ama küçük kardeş olan Chiyo vaktinde buluşma yerine gidemediği için ablasıyla birlikte gidemez. Kaçmaya çalıştığı için de evin sahibesi tarafından cezalandırılan Chiro geyşa okulundan alınır. İçten içe umutsuzluğa düşen Chiro'nun yanına gelen bir yabancı ona bir hayat amacı verir ve Chiro o yabancı için bu amaca sonuna kadar tutunur. Daha sonrasında ise küçük Chiro yavaş yavaş olağanüstü bir geyşa olan Sayuri' ye dönüşür.
Bir geyşanın sanatını ne kadar harika bir şekilde icra edebileceğini film boyunca ağzınız açık bir şekilde izleyebilirsiniz. Özellikle favori sahnem Sayuri'nin yapay karlar eşliğinde dans ettiği sahne, inanılmaz bir atmosfere sahip. İzlerken insanın büyülenmemesi imkansız. Bir insanın geyşa olabilmek için katlanması gereken acılar her ne kadar tuhaf gelse de kültür içinde gerekli olan şeyler olarak gösterilmiş. Acı olmadan güzellik de olmaz filmin mottosu olabilir.
İzlerken hoşuma giden şeylerin yanında sevmediğim birkaç küçük detay vardı. Öncelikle beğendiğim şeyler; filmin mekanları, kullanılan kostümler olağanüstüydü. Gerçekten bütünsel olarak bakıldığında her şey birbiriyle uyumluydu. aynı zamanda film uzun olmasına rağmen sıkıldığım bir an bile olmadı. son derece akıcı ve zamanın hızlı ilerlemesi bunu sağlamış olabilir. sevmediğim detaylara gelirsek her ne kadar önemsiz olsa da; Japon kültüründen bir parçanın filmin konusu olmasına rağmen neredeyse bütün oyuncular Çin kökenliydi ve filmin dili İngilizce olması da aynı şekilde anlamsızdı. Tabi ki filmin yapımcıları ticari amaçla izlenme oranının yüksek olması için filmi İngilizce çektiklerini söylüyorlar( Gerçi filmin Amerikalı bir yazar olan Arthur GOLDEN tarafından yazılan bir romandan alındığını düşünürsek başından beridir yapımın İngilizce olması çok şaşırtıcı değil.
Kurgunun, mekanların, filmin işleyişi genel anlamda çok iyi olduğu için 9/10 'luk bir film diyebilirim.